| Anlatı | Seçme Şiirleri | Tiyatro | Spor | Çeviriler | Albüm | Çeşitli | Günce | Anı | Deneme | Konularına göre derlenen denemeler | Yaşamöyküsü | Mektup derlemeleri | Yaşamı, sanatı, yapıtları dizisi | Antoloji |

Çeşitli / İNCELEMELER

İNCELEMELER

Bu kitabı satın al

İNCELEMELER

NCLB3LNSG2KL71XWVZNI, Adam Yayınları, 2002
430 sayfa
Arka kapak yazısı

         Tolstoy sanat yapıtlarını nasıl değerlendiriyordu?
         Sanatçı tam anlamıyla özgün müdür?
          Ezra Pound yazarlığının ABC'sini nerden başlatıyordu?
         Oktay Rifat halktan kopuk bir şair miydi?
         Bilim ile sanatın ne ilişkisi olabilir?
         Mavi Hareketi diye bir akım mı vardı?
         Yeni Dergi'de hangi şairler yazdı?
         Hoşgörü bir üstün gücün hoş görmesi midir?
         1960 sonrasında siyasa yazını nasıl etkiledi?
         Bilgeler iyi ile kötü için ne dediler?
         Bilgeler din ile bilim için neler dediler?

         Milan Kundera, Yaşar Kemal, Eflatun Cem Güney,
         Kemal Tahir, Oktay Akbal, Samim Kocagöz, İlhan
         Tarus, Tarık Dursun K., Vüs'at O. Bener, Muzaffer
         Buyrakçu, Pınar Kür, Ercüment Uçarı'nın yapıtlarının
         çeşitli açılardan incelenmesi.

   Elli yıl boyunca yaptığım incelemelerin hepsi diyemem bu kitaptakilere. Kendi anlayışıma göre "inceleme" diye niteleyip bunların arasına koyabileceğim daha başka çalışmalarım da var.
   Örnekse Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi'nin "Giriş"i ile son basımlara eklediğim "Fazıl Hüsnü Dağlarca" incelemesi, Nâzım Hikmet Üstüne Yazılar'dan bazıları, Orhan Veli adlı kitabımdaki 2000 tarihli beş yazı, İkinci Yeni Tartışması'ndaki "İkinci Yeni'de Buluşanlar" vb. bu toplama katılabilirlerdi. Onları inceleme anlayışıma daha uzak oldukları için değil, zaten gündemdeki yapıtlarda yer aldıkları için dışarda bıraktım. Elinizdeki kitap çok kalınlaşmasın diye.
   İnceleme anlayışım dedim. Aslında belli bir yöntemim yok. İncelemeye günümüzde öncelikle "yöntem" olarak bakılıyor. Çalışmanızı, seçtiğiniz yöntemi uygulayarak yapacaksınız. Bir yönteminiz yoksa sizi pek ciddiye almıyorlar.
   İşin püf noktası da burada olsa gerek. Sanırım ben pek ciddiye alınmak da istemiyorum. Her alanda gönlüme göre davranmak, yaptığım işin tadını çıkarmak özlemi var içimde.
   Tam bağımsız bir yazar olarak yaşadım kendimi bildim bileli. Siyasal yol göstericilerin baskısından da, yazın kurallarının baskısından da uzak, her işi yeniden doğar gibi yaparak. Tekrarlarsam, içimden geldiği için tekrarlayarak. Başkaları ne der diye düşünmeden.
   İnceleme dediğim bu çoğu birbirine benzemez yazıları yazarken gözlerim hep dışa, arkadan gelecek genç insanlara dönüktü, onlara bildiklerimi ya da bir şeyleri araştırır, karıştırırken öğrendiklerimi aktarmak, gerçekleri görmelerine yardımcı olmaktı amacım. Kendi çapımda yararlı olmaya çalıştım sürekli.
   Öyle şeyler yapayım ki herkes beni beğensin özlemim nerelerdeydi bilmiyorum - aslında böyle bir özlemi olması gerekir insanın, en azından aynanın karşısına geçip saçımızı tarıyoruz hepimiz - ama ne kadar derinlere kaçmış olmalı ki, ben duyumsamadım hiç bu özlemi. Sanki her şeyi çözecek olan insanlar arkamızdan geliyorlardı, onlara aktarmalıydık bütün bildiklerimizi.
   Peki, niye tutarlı, yöntemli, güvenilir incelemeler yoluyla değil de, böyle tam bağımsız bir "çok yönlülük" içinde?
   İyi bir eğitim almamış olmaktan olabilir. Eğitim törpüler, dağlardan, ormanlardan koparıp kentlere tıkar insanı. Yol yordam, başka bir söyleyişle "yöntem" öğretir.
   Biz o kadar kalabalıktık ki okullarda, ikide bir camları açıp "Dağlarda yüreğim!" diye bağırmak geldi hep içimizden. Tam törpüleyemediler, yöntemlere sığdıramadılar bizi.
   Aramızdan uyumlu insanlar da çıktı, ama çoğunluk bizlerdeydi, yöntemlere sığdırılamayanlarda... Dağlara dönme özlemi sönmeyenlerde...
   Kimileri de, işte böyle, kendilerinden umudu kesip her şeyi arkadan gelenlere aktarmak için çırpınıp durdular.
Memet Fuat
Çamlıca, Mart 2002


Devamı