Yaşam Öyküsü

   Çocuklara oynattığı futbol beğenilerek izlenen Memet Fuat’ın yetişkinler takımını da çalıştırması istenince, Altınyurt’un uygun boyutlarda bir sahası bulunmadığı için, Çamlıca Spor Kulübü’nün Kısıklı’daki sahası kiralanıp antrenmanlara başlandı. Ama daha ilk gün, nerede olanak bulsalar futbol oynayan bu gençlerin düzenli bir çalışmaya dayanamadıkları görüldü. Aslında oynamak istiyor, heves ediyor, ama futbol oynayabilecek duruma gelmek için yapmaları gereken çalışmalara katlanamıyorlardı. Her antrenmanda sayıları biraz daha azaldı. İstedikleri haftada bir gidip sahası olan bir takımla öylesine bir maç yapmaktı. Ama yetersiz kondisyonları bu işten tat almalarını önlüyor, tersine gerginliklere, gereksiz sinirlenmelere yol açıyordu.
   Oynanan bir iki sorunlu maçın ardından yetişkinler takımını kendi haline bırakmanın daha doğru olacağı görüşüne varıldı.
   Küçükler büyümekteydi. Önemli olan onların eğitilmesiydi.
   Memet Fuat çalışmaları ünlü İngiliz antrenör Walter Winterbottom’un Soccer Coaching adlı kitabına göre yaptırıyor, çocuklar da büyük bir inançla gösterilenleri uyguluyorlardı.
   Altunizade köşkünün parsellenmiş arsalarından birinde, spor yaşı geçmiş olanların, eğlencesine oynamak için yaptıkları küçük bir saha vardı. Eski meşe direkleriyle paslı borulardan uydurma iki kalesine çürüğe çıkarılmış balıkçı ağları takılmıştı.
   Bu ağlı sahada en çok yedişer kişilik takımlarla oynanabiliyordu. Küçükler çalışmalarını da, maçlarını da burada yapmaktaydılar.
   Altınyurt Kulübü yöneticileri çok sevdikleri bu çocukların büyümekte olduklarını, artık on bir kişilik futbola geçmeleri gerektiğini görünce, büyük bir saha yaptırmanın yollarını aradılar. Sahibi kulübe yakınlık gösteren yandaki köşkün eğimli otlağı üyelerden birinin tanıdığı bir işadamının gönderdiği buldozerle düzletildi. Tam boyutlarda kale, boru direkler, on bir kişinin oynayabileceği büyüklükte toprak bir saha, çalışmaların yönünü birdenbire değiştirdi. Ağırlık bireysel tekniklerin geliştirilmesinden takım taktiklerinin uygulanmasına doğru kaydı.
   Büyük bir sahaya kavuşmak, on bir kişilik oyuna geçmek, çocukların çalışmalara gösterdiği bağlılığı büsbütün artırmıştı. Aralarına sürekli başka semtlerden gelen yeni arkadaşlar da katılıyordu.
   Futbolu çılgınlar gibi seven bu “spor öğrencileri”ne temel WM (3-4-3) olmak üzere, çift santrforlu 3-3-4 (bir tür 3-5-2), 4-4-2 gibi değişik sistemler de öğretiliyor, maç içinde bir sistemden başka bir sisteme geçebilecek kadar bilinçli oynamaları sağlanmak isteniyordu.
   Bol bol taktik çalışmaları yapılıyor, “topla hareket halindeki bir oyuncunun topsuz hareket halindeki oyunculardan birinin yöneldiği alana top uzatması” diye özetlenebilecek, yansıtma paslı, çalımsız bir futbol öğretilmeye çalışılıyordu. Çalımın nerede, nasıl yapılması gerektiği de çok iyi belirtilerek...
   Belli durumlarda belli paslaşmalarla uyguladıkları gole gitme şemaları vardı. Bunları antrenmanlarda sürekli yineler, maçlarda uygun düştükçe kullanırlardı.
   Yedi sekiz yıllık bir çalışma sonunda, izlenmesine doyum olmayan gencecik bir takım çıktı ortaya. Aralarında on yedi yaşını aşmış olan pek yoktu. Altınyurt Sahası’nda çeşitli semtlerden gelen mahalle takımlarıyla maçlar yapıyor, kolay kazanıyorlardı.
   Bazen gelen takımlarda kümelerde oynayan yaşça büyük oyuncular da olur, çocuklardan kurulu bir takıma yenilmeyi onurlarına yediremez, sinirlenir, sertliğe başvurur, hakemlerle dalaşırlardı.
   Giderek işin tadı kaçmaya başladı. Başlarında doğru dürüst bir antrenör olmadan gelen mahalle takımları karşılarındaki bu çocuk takımının nasıl oynadığını bile anlayamıyor, çok güç durumlara düşüyorlardı. Oyunu sırasında yavaşlatıp, sırasında hızlandıran, karşılarındaki kondisyonu yetersiz oyuncuları iyice yorarken kendileri diri kalan bu çocuklara, kenardan “Son on beş dakika!” uyarısı gelince, birdenbire önceden hazırladıkları gole gitme şemalarını uygulamaya başlıyor, tutturabilirlerse maç biterken birbiri ardına beklenmedik goller atıyorlardı.
   Mahalle takımlarıyla yapılan maçlarda yaşanan olaylar, büyük kulüplerin genç takımlarıyla oynama düşüncesini getirdi. Ne var ki Altınyurt federe bir kulüp değildi, onun için de bu maçları almak için epeyce uğraşıldı.
   Fenerbahçe genç takımıyla Fenerbahçe Stadı’nda oynanan ilk maç 2-1 yenilgiyle sonuçlandı. Çocuklar çok büyük olan sahayı iyice yadırgamışlardı. Bir süre sonra yapılan ikinci maçı ise Altınyurt 4-2 kazandı.
   Sıra Galatasaray genç takımına gelmişti. Fenerbahçe’yle oynamış olmak, onlarla maç almayı görece kolaylaştırdı. Altınyurt Şeref Stadı’ndaki ilk maçı 2-1, ikinci maçı 3-1 kazanınca, Galatasaray’ın antrenörü gelip bir de Altunizade’de oynamak, kulübü görmek istedi. Bu üçüncü maçı da Altınyurt 1-0 kazandı.
   Aslında genç takımların en güçlüsü, hem İstanbul, hem de Türkiye şampiyonu olan İstanbulspor genç takımıydı. Onlarla iki kez Beylerbeyi Sahası’nda oynanan maçların ilki 1-1 bitti, ikincisini ise 4-1 İstanbulspor kazandı.

1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10- 11