Yaşam Öyküsü

   Metin Yasavul onların elindeki taslağı alıp bir karıştırınca, Briç’ten biraz birikmiş paraları bulunduğunu, ama böyle bir kitabı bütün olarak basmaya yetmeyeceğini, isterlerse oyunları tek tek basabileceklerini söyledi. Önce bir oyunu basar, ilk dağıtımdan gelen parayla başka bir oyunu basar, böylece kitabı tamamlarken bir yayınevine doğru giderlerdi : Yatırımsız kendi kendine gelişip büyüyen bir yayınevi. Briç de gittikçe hızlanan satışıyla hem işin temeli, hem de sürekli destekleyicisi olurdu.
   Yayımlayacağı kitaplar salt niteliklerine bakılarak seçilecek, gideri olmayan bu soyut yayınevini, İstanbul Matbaası’ndaki küçük depo odasından Metin Yasavul yönetecekti.
   Kirası yok, çalışanı yok, gelen paralar doğru yeni kitaplara...
   Yayınevi’nin adı?
   Ad bulmak kolay deği
   İstanbul Matbaası Sait Maden’le çalışan titiz bir basımeviydi. Kendisine telefon edilip ad bulununca bir amblem çizip çizemeyeceği soruldu. Sait Maden olur derken seçilen adın “d-e” harfleriyle başlamasının iyi olacağını söylemişti.
   Akşam evde sözlüğü taradılar. Uygun bir ad yoktu. Bunun üzerine “De” adında karar kılındı. “Demek”ten emir, ya da “Biz de yayın yapacağız”daki “de” diye bir yakıştırma...
   Böylece “De Yayınevi” kurulmuş oldu.
   Mal sahipliğinin insanı kötülüğe çektiğini düşünen Memet Fuat, bunu açıklamasa da, yayınevine ortak olmadan, satış işlerine, gelir gider hesaplarına karışmadan, salt yayımlanacak kitapların seçimiyle ilgilenmek istiyordu.
   Sonunda Metin Yasavul ile Piraye Altınoğlu adlarına bir adi ortaklık kurulup maliyeye gerekli başvuru yapıldı.

   Bu dönemde Memet Fuat artık eleştirmen olarak ilgileri iyice üstüne çekmiş durumdaydı. 1959’da dergilerde çıkan yazılarına seçkin yazın adamlarından oluşan bir Yargıcılar Kurulu Ataç Eleştiri Armağanı’nı vermişti. 1957’de ölen Ataç adına kurulup ilk olarak verilen bu armağanı aslında hiç beklemiyordu. Gerçi parasızlık çektiği günlerde hep yarışmalara katılır, değerlilik ödülleri alırdı; “Yeni İstanbul” gazetesinin, “Türk Dili” dergisinin öykü yarışmalarında, Yapı Kredi Bankası’nın senaryo yarışmasında ufak tefek ödüller almıştı; ama Ataç Armağanı’nın anlamı çok değişikti.
   De Yayınevi’nin ilk deneme kitabı olarak 1960’ta Düşünceye Saygı’yı yayımladı. Bu yapıt, beklediği gibi, 1961 Türk Dil Kurumu Deneme-Eleştiri Ödülü’nü kazandı.
   Böylece Memet Fuat’ın denemeciliği, eleştirmenliği iyice öne çıkarılmış, değerlendirilmiş oluyordu.
   Ama bir yandan da De Yayınevi hızla gelişmekteydi. Özellikle tek perdelik oyun kitapları büyük ilgi görmüş, dağıtımın yapıldığı yer olarak İstanbul Matbaası’na gelip gidenler önce yalnız belli kitapçılarken, giderek araya okurlar, özellikle indirim isteyen öğrenciler de katılmaya başlamıştı. Metin Yasavul, o olmadığı zamanlarda, ustalar işi gücü bırakıp gelenlere kitap satmak zorunda kalıyorlardı.
   Sonunda basımevi sahibi bu yayın etkinliğine bir son vermek gerektiğini söylemek zorunda kaldı.
   Bir yer tutulmasına, dağıtımın, satışların oradan yapılmasına karar verildi : Hem depo, hem satış, hem de çalışma yeri olarak kullanılabilecek büyücek bir oda...
   Yayınevinin, özellikle Briç kitabının geliri kirayı karşılayabilecek duruma gelmişti.
   Bu karar Memet Fuat’ın eleştirmenlikten yayımcılığa doğru kayışının ilk adımıydı. Çünkü böyle bir yer açılınca, depo, dağıtım, satış işleri, gelir gider hesapları, bütünüyle oraya aktarılmış oluyordu.
   Vilayet Han’da bir oda tutuldu. Bundan böyle De Yayınevi bu odadan yönetilecekti. Metin Yasavul baskı işleri dışında her şeyi Memet Fuat’a bırakmıştı.
   Fazla para harcamadan, bölme yerine de geçen raflar, depo işlevi gören, renkli etamin perdeli yüklükler, çarşı işi tahta koltuklar, masalarla cana yakın bir yayınevi düzenlendi.
   İyi seçilmiş, titiz basılmış kitaplarıyla okurlardan sürekli artan bir ilgi gören, 1963’ten 1972’ye kadar on yıl süreyle Memet Fuat’ın Seçtikleri - Türk Edebiyatı adlı yıllıkları yayımlayan, 1964’ten 1975’e kadar, 128 sayı, “Yeni Dergi”yi çıkaran bu küçük yayınevi, John Cruickshank’ın Albert Camus ve Başkaldırma Edebiyatı, Kafka’nın Sato’su, James Joyce’un Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi gibi büyük kitaplara geçtikten, Nâzım Hikmet’in dünyada ilk basımları yapılan Saat 21-22 Şiirleri, Piraye’me Rubailer, Dört Hapisaneden, Ferhad ile Şirin, Sabahat, Memleketimden İnsan Manzaraları gibi yapıtlarını yayımladıktan bir süre sonra satış sıkıntılarıyla karşılaştı.
   Marx’çı kitapların büyük bir hızla piyasayı kaplaması, soldaki okurların “yasaklanmadan almak” kaygısıyla bütün alış güçleriyle bu kitaplara yönelmeleri, arkasından doğal olarak yazına da militan bir havayla yaklaşılmaya başlanması, kültür ürünlerine, Christopher Caudwell’i, Roger Garaudy’yi, Ernst Fischer’i izleyen daha kapsayıcı bir açıdan bakan “Yeni Dergi” anlayışını olumsuzladığı gibi, De Yayınevi’ni de gözden düşürdü.
   Gene de yoktan var edilen bu anamalsız küçük kuruluşun yayın serüveni 1960 ile 1980 arasında yirmi yıl sürdü.



1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10- 11