Yaşam Öyküsü

   1931 yılı bu havada geçti. Ama iki ailenin uyarıları da bir sonuç vermedi.
   Nâzım aşk konusunda kimseyi dinlemezdi.
   Önceleri annesiyle babasının sözünden çıkmayacak gibi görünen, “Benim iki çocuğum var, bu kez gönlümün değil, aklımın sesini dinleyerek evleneceğim,” diye bir hayli direnen Piraye de sonunda gönlüne yenik düştü.
   Nispiye Sokağındaki apartmanın hemen yanında Sabiha Zekeriya’nın (Sertel) açtığı Kirdergarten adlı anaokulu vardı. 1931-1932 öğrenim döneminde Mehmet, Nâzım’ın baba bir ikiz kardeşleriyle birlikte bu anaokuluna gitti.
   Sabiha Zekeriya şair dostunun getirdiği üç çocuktan da okul ücreti almamıştı. Anaokul yolunda karşılaşmalar, Fenerbahçe’de, Moda’da toplu gezintilere katılmalar derken,Nâzım Bahariye’deki apartmana sık sık uğrar oldu. Mehmet onun gelişini pencerelerden izliyor, daha kapıdan girerken boynuna atılıyordu.
   1931 yılı sonlarında ya da en geç 1932 yılı başlarında Nâzım ile Piraye artık evlenmeye karar vermiş durumdaydılar.
   1932 yılına gelirken iki aile birleşip Erenköy’de Mehmet Ali Paşa köşkünün karşısındaki Mithat Paşa köşkünü tuttular. Nurhayat Hanım, kızları Fahamet, Piraye, Selma, Fahamet’in kocası Vedat (Başar), Nâzım, Nâzım’ın kız kardeşi Samiye ile kocası Seyda (Yaltırım), bir de Mehmet, büyük bahçesi, çamlıkları, yemişliği, bağı, sebzeliği, kümesi, ahırı, ayrı bir otlağı bulunan, bodrumunu, girdisini çıktısını saymadan on iki büyük odalı, ama yıllar yılı öylece bırakılmış bu güzel köşke yerleştiler.
   Piraye bir türlü yurda dönmeyen Vedat Örfi’den ancak 13 Eylül 1932’de ayrılabildi. Araya Nâzım’ın tutuklanıp Bursa’da idam istemiyle yargılanması da girince evlenmeleri ancak 31 Ocak 1935’te gerçekleşti.
   Mehmet öğrenime, 1932-1933 döneminde, Kızıltoprak’taki özel bir ilkokulda başlamıştı. Erenköy’de evlerine yakın devlet okulları varken, paraşolla gidip geldikleri bu uzak okulun seçilme nedeni, sabahları erken kalkmasın diye dedesinin iki yıl okula göndermeyip evde özel öğretmenlerle okuma yazma öğretmeye çalıştığı Suzan’ı, sınavla üçüncü sınıfa almayı kabul etmeleriydi. Ablasıyla aynı okula verilen Mehmet, ikinci sınıfa geçince Erenköy’deki 38. İlkokul’a aktarıldı; 1935’te Nâzım ile Piraye evlendiklerinde bu okulda üçüncü sınıf öğrencisiydi.
   Orhan Ezine ile Vedat Başar’ın tanıklığıyla Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde sessiz sedasız bir nikâh kıyılmıştı. Yalnızca köşktekiler biliyordu durumu. Bir tören yapılmadığı için evlendiklerinden kimsenin haberi olmadı. Pek çok kimse nikâhlanmadan birlikte yaşadıklarını sanıyordu.
   Nâzım 1.5 yıl kaldığı Bursa Cezaevi’nden dönünce, önceden olduğu gibi, gene Nişantaşı’ndaki İpek Film Stüdyosu’nda çalışmaya başlamıştı. Erenköy’den gidip gelmek bayağı zamanını alıyordu. Ayrıca yol parası da çok tutuyordu. 1936’da Nâzım, Piraye, Mehmet, Cihangir’de Güneşli Sokaktaki Mühürdaroğlu Apartmanı’nın yedinci katında minicik bir daireye taşındılar.
   Mehmet dördüncü sınıfı Büyükparmakkapı Sokağının sonundaki Beyoğluspor Kulübü’nün önünden sağa sapınca, az ilerde, solda, o yıllarda kapalı olan Mason Derneği’nin Milli Eğitim’ce kullanılan binasında, Beyoğlu 13. İlkokul’da okudu.
   Ertesi yıl bu okuldaki öğrencilerden bir bölümü, örnek bir ilkokul olarak Fındıklı’da yapılan yepyeni bir yapıda, en seçkin öğretmenlerle öğretime başlayan İsmet İnönü İlkokulu’na aktarıldılar. Mehmet de o öğrenciler arasındaydı.
   Derslikleri özel olarak düzenlenmiş, pırıl pırıl bir okulda, gerçekten çok yönlü örnek bir eğitim uygulanıyordu. Orada okumak başlı başına bir mutluluktu. Elişleri dersinde ebru yapılır, evişleri dersinde sofra kurulur, biyoloji, coğrafya gibi derslerde belgesel filmler izlenirdi.
   O yıllarda öğrenim dönemi üçe bölünüyordu. Yani üç kez karne alınırdı. İlk iki karneyi İsmet İnönü İlkokulu’nda alan Mehmet, zorunlu bir taşınma yüzünden, üçüncü dönemde Erenköy 38. İlkokul’a aktarıldı.
   Cihangir’deki Mühürdaroğlu Apartmanı Nuri Demirağ’ındı.
Yedinci kattaki bu küçük daire genellikle dışardan gelen yabancı mühendislere filan verilmek için boş tutulurmuş. Nâzım kiralarken de, “Öyle bir durum olursa, birkaç ay önceden haber veririz, çıkarsınız,” demişler.
   Ünlü bir işadamı olan Nuri Demirağ, Nâzım’a çok yakınlık göstermiş, istendiğinde dairenin boşaltılacağı konusunda kâğıt imzalatmaya bile gerek görmeyerek, “Bu memlekette sizin kadar dürüst kaç insan var!” gibi sözler etmiş, ayrıca kirada da kendiliğinden indirim yapmış.
    Onun için de Avrupa’dan mühendislerin geleceği, dairenin boşaltılması gerektiği bildirildiği zaman, mevsimin uygun olup olmadığı hiç düşünülmeden yollara düşülüp ev aranmaya başlandı. Sonunda Nişantaşı’nda İpek Film Stüdyosu’na çok yakın, ama biraz büyük, beş odalı bir apartman dairesi bulundu.
   Gene Cihangir’de oturan Cavide Hanım da ev arıyordu o günlerde.
   Nâzım’ın analığı ile baba bir üvey kardeşleri...
   Nişantaşı’ndaki ev birlikte tutuldu.
   Mehmet’in Nişantaşı’ndan Fındıklı’ya gidip gelmesi sakıncalı görüldüğü için de, beşinci sınıfı Erenköy’de dedesinin yanında oturup 38. İlkokul’da tamamlaması kararlaştırıldı.
   Aslında Nişantaşı’nda taşındıkları eve yakın bir ilkokul vardı, ama son dönemde böyle beklenmedik bir aktarma yapılırken alışık olunan bir okulun seçilmesi daha akla yakındı. Nitekim Mehmet 38. İlkokul’da eski arkadaşlarının, eski öğretmeninin sınıfına verildi.


1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10- 11