Yaşam Öyküsü

   Doktoru sıcak bir odada oturup zorlanmadan çalışmasını istiyordu.
   Hüsamettin Bozok’un önerisiyle İngilizceden kitaplar çevirmeye başladı. Yeditepe Yayınları’na John Steinbeck, Erskine Caldwell, Jack London’dan öyküler, Walt Whitman’dan şiirler, Varlık Yayınları’na Edgar Allan Poe’dan, Katherine Mansfield’den öyküler çevirdi.
   Annesi oğlunun kışı Altunizade köşkünde geçirmesinin sağlığını tehlikeye atacağı kanısındaydı. Altı kişi bir araya gelip Rasimpaşa’da buldukları görece ucuz bir apartman katına taşındılar.
   Suzan, Nâzım Hikmet’in üvey kardeşi Metin Yasavul’la evlenmiş, kocasıyla birlikte Çağlayan Yayınevi’nde çalışmaya başlamıştı. Yedi yıla yakın Piraye ile birlikte oturan teyzesinin kızı İzgen üniversiteyi bitirip Şişli Terakki’de öğretmen olmuştu. Piraye’nin babası da üç aylığıyla aralarına katılmayı önerince, birbirini destekleyerek yaşayacak küçük bir topluluk çıktı ortaya.
   Bir odada Muhtar Bey, bir odada Suzan ile Metin, bir odada Piraye ile İzgen kalıyorlar, Memet Fuat da oturma odasındaki divanın üstünde yatıyordu. Ona düşen her ay bir kitap çevirerek dairenin kirasını ödemekti.
   Kışı böyle atlatıp yazın Altunizade köşküne geri döndüler.
   Bu arada köşkün büyük bahçesi, satılmak üzere, 600 m2 ile 1100 m2 arası nerdeyse kırk beşten fazla parçaya bölünmüştü. Saime Teyzesi, bu parçalardan birini üstüne bir ev yaptırması için Piraye’ye verdi.
   Mehmet Ali Paşa da ölümünden kısa bir süre önce, varlıklı bir kadın olan annelerinden kalan beş apartmanı birkaç ay içinde yok pahasına satıp çar çur eden oğullarına çok öfkelenerek Erenköy’deki bahçesinin en güzel yerinden bir dönüm kadar bir parçayı bölüp Suzan ile Mehmet’e vermişti.
   İzgen’in Edebiyat Fakültesi’nden yakın bir arkadaşı olan Solmaz’ın ağabeysi Mimar Adnan Kuruyazıcı, Piraye’nin başından geçenleri uzaktan uzağa üzülerek izleyen bir insandı. Şimdi de çocuklara Mehmet Ali Paşadan gelen desteğin sona ermesiyle büsbütün güç bir durum ortaya çıkmıştı.
   Solmaz’ın aracılığıyla kurulan dostluk birtakım girişimler sonucu Erenköy’deki arsayı satıp Altunizade’deki arsaya iki katlı bir ev yapma kararıyla son buldu.
   Erenköy’deki arsa Vedat Başar’ın aracılığıyla o günler için çok yüksek sayılan bir fiyata, 40.000 liraya satıldı.
   Adnan Kuruyazıcı’nın bir mimar olarak her türlü sorumluluğu yüklenmesiyle de Altunizade’deki evin yapımına başlandı.
   Memet Fuat böylece ister istemez yazarlığı filan bırakıp bütün günlerini ustalar, işçilerle geçirir oldu. Adnan Kuruyazıcı bir zamanlar Yapı Usta Okulu Müdürlüğü yaptığından işleri en ince ayrıntılarıyla biliyor, bildiklerini öğretmekten de hoşlanıyordu. Temel çeşitleri, beton ölçüleri, taş işçiliği, hatıl, tuğla örme, köşe bağlama, lento, kalıp yapma, hasır, pliyeler, beton dökme, sulama, çatı kurma, kiremit döşeme, mahya koyma, ayrıca bütün araç gereçlerin gidip çarşıdan alınması, yapıya taşınması, her şey uygulanarak öğretilirken, bilgiye aç, meraklı bir öğrenciye gerekli kuramsal bilgiler de veriliyordu.
   Bu özel öğrenim dönemi, karaborsa yüzünden yaşanan duraklamalarla oldukça uzun sürdü. Meraklı bir insan bir yapıyla böylesine yakından ilgilenince bayağı bilgileniyordu.
   Altunizade’deki evin kabası bitip pencereleri, kapı kasaları takıldıktan sonra, eldeki para tükenince, Adnan Kuruyazıcı, yeterli sayıdaki işlerine ek olarak bir apartman işi daha üstlenip başına Memet Fuat’ı koydu. Alacağı mimarlık ücretinin yarısını ona verecekti.
   Harem’deki bu apartmandan gelen parayla Altunizade’deki evin eksikleri büyük oranda tamamlandı.
   Ama kış aylarında ıslak bir yapının içinde, bütün gün ustaların çalışmalarını denetlemek, çarşılarda dolaşıp araç gereç satın almak, verem geçirmiş, iki ayda bir de olsa ciğerine hava verilmeye devam edilen bir insana göre değildi. Apartmanın son kat betonu dökülürken Memet Fuat gene yatağa düştü. Bu kez sağlam ciğerinin alt köşesinde bir zatülcenp izi görüldü. Doktor soğuk, ıslak ortamlarda sürekli kalmaması, evde sıcak odasında çalışması gerektiğini bir kez daha yineledi.
   Böylece yazılara, çevirilere geri dönülüyordu.
   Ama bunların yanı sıra bir yapı işi daha vardı. Hiç acele etmeden, kendini yormadan yapabileceği bir iş.
   Saime Teyze Piraye ile birlikte Fahamet’e de bir arsa vermişti. Piraye’ninki iç köşede, Fahamet’inki onun arka çaprazında, Küçük Çamlıca Caddesi üstündeydi.
   Fahamet çok sevdiği, çok güvendiği yeğeni Memet Fuat’a düşlerinde yaşattığı evi ayrıntılarıyla anlatıp önce planlarını çizdirmek, sonra da yapımını üstlendirmek istiyordu. Hiç aceleye gerek yoktu. En güvendiği ustaları seçmesi, evinde oturup yazılarını yazarken arada bir soluk almak için bahçeye çıkıp çalışmalara göz kulak olması yeterdi. İstediği zaman yapıyı paydos da edebilirdi. Zaten Fahamet’in borsacı olan kocası Vedat Başar parayı bir kerede değil, parça parça vermekten yanaydı.
   Tek katlı bir villa olan evin çizimi, bir yüksek mühendis arkadaşa demir hesaplarının yaptırılması da az sürmedi, ama işi asıl uzatan, iyi ustaların boş kalmalarını beklemek, yanlarına başkasını istemeyenlerin yalnız çalışmalarına göz yummak gibi ödünlerdi.


1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10- 11