Yaşam Öyküsü |
Bu arada Memet Fuat “Yeditepe” dergisinde yeniden sürekli olarak yazmaya başlamıştı. Evde çalıştığı için sağlığı da oldukça düzelmişti. Doktoru plevra zarındaki suyun bir türlü çekilmediğini görerek, işi oluruna bırakıp pnomothorax’a son vermeyi önerdi. “Dileyelim, bir yapışma olmasın!” dedi. Ama oldu, hem de umulandan daha geniş bir alan yapıştı. Bir ciğerinin dörtte üçü artık solunuma katılmayacaktı. Yaşı otuzu bulmuştu, askerliğin ertelenme sınırına gelmek üzereydi. Elinde Haydarpaşa Asker Hastanesi’nden alınmış “B 36 Sakat” raporu vardı. Bu raporu alan erler altı ay, yedek subaylar ise tam süre, ama geri hizmetlerde askerlik yapıyorlardı... Bugün yarın derken çok gecikmişti. Daha da uzayacağını anladığı yapıyı paydos edip askere gitmeye karar verdi. Önce Ankara’da bir “mülakat”, sonra Eyüp’te Levazım ve Maliye Okulu. Üçüncü bölükte çevresine şöyle bir baktığında, derslikteki görünüm hiç de kötü değildi : Bir sürü yakışıklı, bakımlı adam... Ama talime çıkmaya başlayınca dökülmeye başladılar. Levazım üsteğmen anlayışlı davranıyor, bu dışı sağlam, içi sakat insanlara fazla yüklenmiyordu. Gene de her sabah revirin önünde bir kuyruk oluşmaktaydı. İyi kötü talimler yapıldı, nöbetler tutuldu, törenle yemin edildi. Artık gerçek askerdiler. Derken bir gün bölüğün başına, bir piyade üsteğmeni geldi. Talim konusunda ödün vermeyen, sağlam sakat ayrımı tanımayan bir subaydı. Birtakım tatsızlıklar yaşandı. Talim alanından revire taşınanlar oldu. Birkaç gün sonra bütün bölük Eyüp Dispanseri’nin önünde buldu kendini. Herkes radyoskopiden geçirildi. Yaklaşık on kişiyi ayırarak Kasımpaşa’daki Deniz Komutanlığı Asker Hastanesi’ne gönderdiler. Bunlar arasında Memet Fuat da vardı. Yeniden Heyet’e gireceklerdi. İç hastalıkları uzmanı, Memet Fuat’ı muayene ettikten sonra, devlet hizmetinde olup olmadığını sordu. “B 36 Sakat” raporu verem geçirenlere verilirmiş, oysa onda geniş plevra yapışıklığı olduğundan raporunun “B 37 Çürük” olması gerekirmiş. Çürüğe ayrılanlar askere alınmaz, ama devlet memurluğu da yapamazlarmış. Devlet memuru olan bazı hastalar bu yüzden bir yolunu bulup “çürük” oldukları halde “sakat” raporu alırlarmış. Heyete girdiğinde başkan Memet Fuat’ın yüzüne kuşkuyla bakarak kendisini çürüğe çıkaracaklarını bildirdi. “Askerlik yapman senin için tehlikeli olabilir,” dedi. Birkaç ay içinde iyice süzüldüğü, güçsüzleştiği bir gerçekti. Böylece asker ocağındaki kuşkulu serüveni sona erdi, gene Altunizade’deki işlerinin başına döndü. Fahamet Teyzesinin evi boya aşamasındaydı. Mahallenin çocuğu olan Hidayet adında çok iyi bir boyacı, yanına güvendiği bir arkadaşını aldı, birlikte özene bezene çalışmaya başladılar. Memet Fuat’a denetleyecek bir şey kalmamıştı. Bir gereği olursa Hidayet Usta eve geliyor, ya da yaptığı işin güzelliğini göstermek için seslenip onu yapıya çağırıyordu. Yazın dünyasından uzakta geçirilen günler sona ermiş, Piraye’nin evi yapılmış, bir yaşam kurmak için aşılması gereken askerlik görevi arkada kalmıştı. Memet Fuat yazarlığın yanı sıra nasıl bir iş tutacağını, nereden, nasıl para kazanacağını düşünürken, boş durmamak için, yayımcıların ilgileneceğini sandığı bir kitabı, C.H.Goren’in The Fundamentals of Contract Bridge adlı kitabını, Briç-Yeni Sayı Metodu adıyla dilimize çevirdi. Ama umduğu gibi olmadı. Kimse ilgilenmedi kitapla. Çağlayan Yayınevi kapandıktan sonra İstanbul Matbaası’nda çalışmaya başlamış olan eniştesi Metin Yasavul, hem basım, hem de dağıtım işlerinden anlıyordu, kitabı birlikte yayımlamayı önerdi. Oysa Memet Fuat’ın hiç parası yoktu. “Sen bana 500 lira çeviri ücreti ver, sonra ne istersen yap!” dedi. Metin Yasavul Briç’i yayımlayıp birinci basımını kısa sürede tüketince, yeni basımlar için sözlü bir ortaklık kurdu : “Çeviri senin, yatırım benim, kâr yarı yarıya.” Böylece Goren’in Briç’i ilerde ortaya çıkacak bir yayınevinin ilk kitabı oluyordu. Memet Fuat bir yandan da Varlık Yayınevi’ne çeviriler yapıyordu. Bu yoldan para kazanmaya çabalarken, yazın dışı bazı işler de yüklenmeye başladı. Büyük Adamlar gibi çeviri ağırlıklı derleme kitapların satışı, dolayısıyla getirisi daha çok oluyordu. Briç, Büyük Adamlar - F. Bengü bütün bu hoşlanılmayan işlerin harcanan adıydı. Bu arada Ülkü Tamer’le birlikte Varlık Yayınevi için hazırladıkları bir kısa oyunlar seçkisine Yaşar Nabi, sözleşme aşamasında, her zaman çevirilere ödediği ücretin altında bir ücret önerince, tepki gösterip sözleşmeyi imzalamadılar. Bu olaydan bir iki saat sonra ise De Yayınevi kuruldu. Memet Fuat ile Ülkü Tamer, ellerinde kitabın taslağıyla, ne yapacaklarını bilemeyerek Cağaloğlu Yokuşu’nu tırmanıp Nuruosmaniye’deki İstanbul Matbaası’na geldiklerinde bayağı düşünceliydiler. Varlık Yayınevi için, önceden danışarak yapmışlardı seçkiyi. Şimdi yeni bir yayımcı arayıp bulmak gerekiyordu. 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10- 11 |